Kör nokta bulucusu

Yazan: Gündüz Öğüt_____________   

Sekreter çalan telefona öfkeyle baktı. Ardı arkası kesilmeden çalan telefonlara açıp müşterilere randevu vermekten gına gelmişti.
Usanmış bir tonla konuştu.
“Alo buyurun.”
Karşıdaki kişi, “İyi günler bir randevu alacaktım.”
Sekreter, “Bir saniye” dedikten sonra önündeki ekrandaki gerekli dosyayı açarak randevu listesini taradı, “Önümdeki programa göre, ilk boş saat ayın 23’üne görünüyor. Dilerseniz 23 Aralık salı, saat on biri rezerve edebilirim.” dedi.
Hattaki kişi hayal kırıklığına uğramıştı.
“Bu çok geç, acaba daha önceye bir randevu almam mümkün değil mi? Durumum çok kritik.”
Sekreter o anın tadını çıkartarak oyalandı.
“Konu neydi bayım?” diye sordu.
“Asansör.” diye yanıtladı adam.
“Anlıyorum” dedikten sonra, “Aciliyeti nedir?” diye sordu.
“Bana kalırsa çok acil.” diye yanıtladı adam en yumuşak ses tonuyla ve ekledi. “Ne yazık ki işimden olabilirim, bir an önce yardıma ihtiyacım var.”
Sekreter bilgiç tavrını sürdürerek sordu.
“Çalıştığınız bina kaç katlı?”
“36”
“Anlıyorum, sanırım uzmana danışmalıyım.”
Bir parça rahatlayan adam, “Lütfen.” dedi.
Sekreter, hattı geçici olarak devre dışı bırakarak, uzmanı aradı ve arayan kişinin durumunu aktardı. Aralarındaki kısa görüşmenin ardından tekrar dış hatta dönerek, “Yarın öğlen on iki sizin için uygun mu?” diye sordu.
“Elbette, size çok teşekkürler.”
“Rica ederim, görevimiz.”
“Tekrar teşekkürler, yarın görüşürüz.” diyerek telefonu kapattı adam.

Ertesi gün

“Anlıyorum, demek günde dört kez aynı saatlerde asansörü kullanıyorsunuz.”
“Evet.” diye yanıtladı adam.
“Bu durumda yerinde inceleme yapmam gerekecek.”
Başıyla onayladı adam.
“Yarın sabah iş yerinizin girişinde buluşmaya ne dersiniz?” diye sordu uzman.
“Harika.” diye yanıtladı adam.
“Son bir şey.” diye ekledi uzman.
“Lütfen.” diye yanıtladı adam.
“Asansöre her gün aynı kişilerle mi biniyor sunuz?”
“Evet,” diye yanıtladı müşteri ve açıkladı.
“Zaten sorun da buradan kaynaklanıyor. Sanırım bir uzmandan sertifika almayan bir tek ben varım. Ve eğer bu hafta alamazsam işime son verilecek. Ne yazık ki asansöre bindiğim kişiler hiç anlayışlı değiller.”
Bir süre sessizce düşünen uzman, “Bakın bay Senkart, bunun için kimseyi suçlayamazsınız. Yasalar çok açık. Bunca zamandır size gösterilen anlayış bana göre örneğine az rastlanacak bir şey.”
“Haklısınız.” diye başını önüne eğdi Senkart.
“İlk işim çalıştığınız binanın asansör mühendisiyle görüşüp Göz Temas Projesi’ni incelemek olacak. Umarım uygun bir yer bulabiliriz.” dedi başını iki yana sallayarak.
“Umarım.” dedi bay Senkart.
Bir süre karşısındaki adama küçültücü gözlerle baktıktan sonra sordu:
“Metro ve oturduğunuz binanın asansörü?”
“Elbette buralar için sertifikam var.”
Uzman merakla sordu.
“Peki niçin aynı uzmanlık firmasına başvurmadınız?”
“Şey…” diye duraladı Senkart. “Ücretler… benim ödeyebileceğimden çok yüksek.”
“Anlıyorum. İnternetteki ilanımızı umarım dikkatli okumuşsunuzdur.”
“Okudum.” diye yanıtladı Senkart.
“İlan ettiğimiz fiyat sadece altı aylık paketi kapsıyor ve metro ve ev asansörüyle birlikte olursa geçerli. Ayrıca bu üçlü paketten yararlananlara sokak ve alışveriş merkezlerine yönelik ücretsiz seminerlerimizden yararlanma imkanı da sunuyoruz.”
Adam uzun bir sessizliğin ardından son kozunu oynadı.
“Ev ve metro kontrol sözleşmem önümüzdeki ay sona erecek. Emin olun o zaman geldiğinde yine size baş vuracağım.”
Uzman başka bir kişiyi arayarak odaya çağırdı. Yarım dakika sonra odaya giren diğer uzman elinde bir demet kağıtla içeri girdi. Kağıtları müşterinin önündeki bankoya koyduktan sonra çıktı.
Uzman, “Verdiğiniz sözlü teminatı resmileştirmek için bunları imzalamanız gerekiyor.”
Yüzünden yaşadığı kısa tereddütü anlayan uzman, “Bakın bayım bu işimizin gereği. Anlayacağınızı düşünüyorum. Üçlü paket için koyduğumuz ücreti sadece bir paket için uyguladığımızda kısa zamanda iflas edeceğimizi tahmin edebilirsiniz. Metro ve ev asansörünüzle ilgili kontratınız bittiğinde firmamızla çalışacağınızı kesinleştirmek için bu formaliteyi yapmamız gerekiyor.”
Müşteri, “Haklısınız.” dedikten sonra belgeleri imzalamaya başladı, çünkü başka çıkar yolu yoktu.

Ertesi sabah…

Mesai saatinin başlamasına birkaç dakika kala uzman yanında ekibiyle bay Senkart’ın çalıştığı binanın girişinde yerini almıştı. Bay Senkart gelir gelmez, birlikte saatlerine ve binadaki zaman sayacına baktılar. Asansörlere doğru yürüdüler. Senkart heyecanlı görünüyordu. 8.03 asansörünün kapısı açıldı. Dışarıda düzgünce sıralanan çalışanlar önlerine bakarak asansördeki yerlerine geçtiler. Senkart da yerini aldı. Uzman, nötürleyici cihazını yüzüne taktıktan sonra asansörün ortasında yere çizilmiş yarım metre çapındaki Kör Nokta Bulma Uzmanına ayrılan dairenin içine girdi. Asansör kapısı kapandı, Senkart’ın dışındaki insanlar bakışlarını sertifikalı yerlerine sabitlediler. Uzman hızla işini yapmaya başladı. Bir yandan elindeki Göz Temas Projesini inceliyor, diğer yandan da çevresini kaçamak bakışlarla hızla tarıyordu. Senkart’ın endişe ve merak dolu bakışları altında işini tamamladı. İlk yirmi katı pas geçen asansörün hızı ve hangi yöne gittiği ancak duvardaki dijital göstergeden anlaşılabiliyordu. Tek tek katlarda durdukça inenler olmaya başladı. Senkart’ın ineceği kata geldiğinde adam önüne bakarak indi. Bir an bir şeyler sormak istedi, fakat bu kuralları çiğnemek olurdu. Sessizce inip bürosuna giden koridora doğru yürüdü.
Öğle molasına kadar merak içinde bekledi. Saat 12’yi bir geçe elindeki kartta yazan numarayı çevirdi.
Karşısına çıkan bayan sekreterin sesini tanıdı. Kendisini tanıttıktan sonra sabah keşfe gelen uzmanla görüşmek istediğini söyledi.
“Bay Senkart?”
“Evet benim.”
“Ben de az sonra sizi aratacaktım. Çok enterasan bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söylemek için.”
Duyduklarının ne anlama geldiğini anlayamayan Senkart sordu:
“Nasıl bir enteresanlık?”
Bir süre düşünen uzman anlatmaya başladı:
“Şöyle söyleyebilirim; kullandığınız asansörde iniş çıkış sırasında bakışlarınızı yoğunlaştırabileceğiniz uygun bir kör nokta bulamadık.”
Senkart duyduklarına inanamamıştı. Kontrolsüz bir sesle sordu.
“Bu nasıl olur?”
“Tepkinizi anlıyorum bayım. Elimizden geleni yapmaya çalıştık. Fakat ne yazık ki kullandığınız asansörde, Halka açık alanlarda Direk Göz Temasından Men Yasası’nın, üçüncü maddesinde belirtilen endirekt sapmalarına uygun bir nokta bulunmadığını fark ettik.”
Duyduklarından dolayı serseme dönmüş Senkart uzmanın lafı nereye getireceğini daha fazla bekleyemeden sözünü keserek sordu.
“Bütün bunlar ne anlama geliyor?”
Uzman sitemli bir tonla uyardı.
“İzin verirseniz anlatacağım bay Senkart. Durum sandığınızdan daha karışık. Sabahtan beri birkaç uzmanla birlikte tüm işimizi gücümüzü bırakarak yasaları inceledik. Bindiğiniz asansörde son altı aydır çok ciddi suçların işlendiğini anlamış bulunuyoruz. Ve bu aşamadan sonra durumu gerekli yasal kuruma bildirmekten başka yapabileceğimiz hiçbir şey olmadığına karar verdik. Umarım beni anlıyorsunuzdur.”
“Peki şimdi ne olacak?” diye sordu Senkart korku içinde.
“Bunu yakında anlayacaksınız bayım. Daha fazla bir şey anlatmam yasaları çiğnemek anlamına geliyor. Artık kapatmak durumundayım.”
Senkart’ın “Bir saniye, lütfen…” demesine rağmen hat kapandı.
Şaşkın halde elinde telefon kala kalmıştı. Çalıştığı odanın kapısı açıldı, içeri yüzünde özel optik donanımlar olan üç kişi girdi.
Adamlardan biri, “Sakin olun bay Senkart. Bizimle gelmeniz gerekiyor.” dedi soğuk bir sesle.
“Neler oluyor? Siz de kimsiniz?” diye mırıldandı.
“DGTM Servisindeniz.” diye yanıtladı, diğer adam söze girdi. “Direk Göz Teması’ndan Men Yasası güvenliğindeniz.”
Panik içinde sordu Senkart, “Benden ne istiyorsunuz?”
“Bizimle gelmenizi.” diye yanıtladı üçüncü adam.
“Nereye?”
Senkart en son bu insanlarla binadan çıkarken görüldü. Bir daha da uzun süre ondan haber alınamadı.
On gün sonra…
Gelişen olaylar Senkart’ı hiç ummadığı durumlarla karşılaştırmıştı. Başlangıçtaki suçu aylardır kullandığı asansörde bakışlarını sabitleyeceği kör nokta sertifikasını almamasıydı. Fakat gelişen olaylar gösterdi ki, işler bununla sınırlı değildi.
Senkart’ın başvurduğu Kör Nokta Bulma uzmanının yaptığı alan çalışması sonucunda bindiği asansörde insanlarla göz göze gelmesini engelleyici, bakışlarını rahatlıkla sabitleyebileceği bir nokta bulunamamıştı. Bu da şu anlama geliyordu. Senkart aylardır asansördeki insanlara karşı sayısız suç işlemişti.
Kör Nokta Bulma uzmanının resmi makamlara yaptığı başvuru sonrasında çok özel durumlar dışında incelemeye alınmayan asansör görüntü dataları incelenmiş ve Senkart’ın çeşitli zamanlarda asansördeki herkese pervasızca baktığı tespit edilmişti.
Son yirmi yıldır insan bakışlarının diğer insanlar üzerindeki etkilerinin tespit edilmesi sonucunda sayısız yeni yasa ve kural toplumsal yaşamın parçası haline gelmişti.
Öfke, kıskançlık, kibir, çekemezlik, küçük görme, nefret gibi olumsuz düşünce ve duyguların bakışlar vasıtasıyla diğer insanlar üzerinde uzun ve kısa vadeli negatif etkiler ve çeşitli psikosomatik hastalıklar yarattığının anlaşılmasına rağmen Senkart gibi bazı kendini bilmezler buna kalkışabiliyordu.
Senkart’la aynı asansörü paylaşan kişiler, durumu öğrendikten sonra, yani Senkart’ın her birine yasa dışı şekilde baktığını öğrendikten sonra, kendileri ve yaşamlarındaki pek çok problemin kaynağının Senkart’ın korkunç bakışları olduğuna kanaat ederek ondan şikayetçi olmuşlardı. Bu kişilerin ortak şikayeti üzerine Senkart’ın mahkeme sonuçlanana kadar gözetim altında tutulmasına karar verildi.
Senkart’ın karşı karşıya kaldığı durumun bir diğer ilginç yanı da kendisini mahkemede savunacak bir avukatın bulunamamasıydı. Yapılan incelemerde uzun yıllardır bu tip bir davaya rastlanmamıştı. Senkart sadece Direk Göz Temasından Men Yasası’nı çiğnemekle kalmamış, aynı asansörü paylaşan yirmiden fazla insanın açtığı tazminat davalarıyla karşı karşıya kalmıştı. Olay günlerce şehir barosunda tartışıldı ve mükemmel olduğuna inanılan hukuk sisteminin bu olaydan zarar görebileceğine karar verildi. Ama bazı avukatlar bu görüşe katılmadılar, yani hukukçular ikiye bölündü. Çoğunluğu oluşturan bir grup avukat Senkart’ın tüm davalardan gerekli cezai işleme tabi olmasını savunurken, küçük bir azınlık bazı davalardaki şikayetleri mantık dışı buluyorlardı. Örnek vermek gerekirse, bir davacı, üç ay önce karısıyla şiddetli geçimsizlik nedeniyle ayrılmasında Senkart’ın son altı aydır asansördeki yasa dışı bakışlarının etkili olduğunu iddia ederken, bir başka davada orta yaşlı bir kadın cildindeki kırışıklıkların son aylarda hızla artmasından Senkart’ı sorumlu göstermekteydi. Suçlamalar bu şekilde uzayıp gidiyordu:
Migren ağrıları olan bir kadın, evine hırsız giren bir mühendis, aşırı kilo aldığını söyleyen iki kişi, kötü kabuslar gören bir reklamcı, saçlarında hızla dökülme yaşayan bir müdür sekreteri, karısı tarafından aldatılan bir genel müdür, dudaklarını yiyen genç bankacı bayan vs.
Azınlık gruptaki farklı görüş sahibi avukatlar, yapılan şikayetlerin çoğunun bir insanın yasa dışı bakışlarıyla gerçekleşme olasılığının çok zayıf olduğunu düşünerek, davaların çoğunda istismar olduğu fikrinde birleşiyorlardı.
Senkart’la ilgili tartışmalar her gün yeni bir boyut kazanarak devam etti. Azınlığı oluşturan avukatlar haklı olduklarına inanmakla birlikte mesleki gelecek endişeleri nedeniyle sistemle ve baroyla ters düşmekten çekindikleri için Senkart’ın savunmasını üstlenmediler.
Uzman araştırmaları, raporlar, tartışmalı toplantılar derken olay medyaya yansıdı. Birkaç hafta içinde haber programlarının konusu haline bile getirildi. Halkın konuya duyduğu ilgili ve merakı artarak sürdü, pek çok internet sitesi oluştu ve tüm ülke bu tartışmanın içine çekildi.
Başta Göz Temasından Men Yasası’nın mimarları olmak üzere Sistem, bu olayın bu boyutlara gelmesini kendine karşı bir tehdit olarak görmeye başlamıştı.

Uzun Bir Zaman Sonra…

Olup bitenlerden habersiz Senkart, hayatının en zor zamanlarını yaşamaktaydı. Gerçi gözetim altında tutulduğu yerde her tür ihtiyacı karşılanıyordu, fakat artık normal yaşamına dönmek için can atıyordu. Dava süreci nedeniyle yaptığı başvurulara bir türlü cevap alamıyordu.
Medyanın olaya olan ilgisi, Sistem’in, Toplumun Refahı ve Geleceğini Güvence Altına Alma Sansür İç Tüzüğü’nü devreye sokmasından sonra azalmak durumunda kalmıştı. Medya pompalaması hafifleyince insanlar da bu olayı unutup başka telkinlere teslim oluverdiler.
Fakat kendilerine Yaşamın Temel Dinamiği Göz Teması diyen ve üyeleri bilinmeyen terörist grup işin peşini bırakmadı.
Senkart’a dava açan asansör sakinlerinin hayatları mercek altına alındı iddiaların gerçekçi olmadığına yönelik hazırlanan rapor ve dosyalar tüm internet sitelerine ulaştırıldı.
Olay yeniden farklı bir kimlikle halkın gündemine oturdu. Davacıların, yaşadıkları olumsuzlukların faturasını tek bir insanın bakışlarına kesmeleri ve haklarındaki raporlar kamuoyunda beklenmedik bir hareket başlattı.
Başta çocuklarına uyurken bile bakmaları kesinlikle yasak olan anne ve babalar olmak üzere, doktorlar, öğretmenler, karanlıkta sevişmekten usanan çiftler, sanatçılar, sivil toplum örgütleri ve diğerleri harekete geçti.
İşler yavaş yavaş Sistem’in kontrolünden çıkmaya başlamıştı. Sistem’in ve Kör Nokta Bulucuları Odalarının yöneticileri her şeyi bir kenara bırakıp bu felaketi sona erdirmenin çarelerini düşünmeye başladılar. Çünkü Sistem’in ana parasal kaynağı olan Kör Nokta Buluculuğu sektöründe ciddi pazar kayıpları meydana gelmeye başlamıştı.
Yapılan istatistiklerde sıradan bir insanın yıllık kazancının yüzde otuzunu oluşturan bir meblağı Kör Nokta Bulucu firmalarına ödenmesinden usanmış olan insanlar, hızla Yaşamın Temel Dinamiği Göz Teması isimli terörist gruba katılmaya başladı.
Anarşi ve terör artık her yerde kol geziyordu. Sistem’i oluşturan güçler arasında bile farklı görüşler ortaya çıkmaya başlamıştı. Ama esas kıyamet, Merkezi Görüntü Dataları Bakanlığı’nın arşivlerine sızılıp yüz binlerce asansör, metro ve benzer mekanlardaki gizli kamera görüntülerinin insanlara gösterilmesinden sonra koptu.
Görüntü kayıtlarındaki ortak şey, birilerinin sürekli çevresine bakmasıydı. Tüm bu olaylara neden olan Senkart Davası olarak tarihe geçen vaka milyonlarca vakadan sadece biriydi. Sistemin, yasaların ve Kör Nokta Bulucusu uzman firmaların tüm çabalarına rağmen insanlar buldukları her fırsatta yasa dışı yollardan birbirlerine bakıyorlardı.
Yaşamın Temel Dinamiği Göz Teması çatısı altında toplanan bilim adamları, yıllardır gizlice yaptıkları deney ve araştırmalarını kamuoyuna açıklamaya başladılar. Sonuçlar çok ilginçti. Her yıl on kişiden dördünün intihar girişiminde bulunduğu, bu dört kişiden üçünün ömür boyu çekilen sakatlanmalar yaşadığı ve her on kişiden birinin öldüğü ile ilgili verilere dayalı istatistikler açıklandı. Bu intiharların temel nedeninin ise birbirlerine bakmamaktan kaynaklanan gerilim ve stres, sevgisizlik ve ilgisizlik olduğu çok açıkça ortaya koyuldu.
Olay artık Yaşamın Temel Dinamiği Göz Teması örgütünün sınırlarından çıkıp bir halk hareketine dönüşmüştü. İki yıl süren bir mücadele sonunda Sistem tamamen ortadan kaldırıldı. Yaşamın Temel Dinamiği Göz Teması örgütü yeni kurulan Sistem’in içinde yer aldılar. Ülke genelinde bazı sektörlerde ciddi bir işşizlik yaşandı. Sayıları 7 milyonun üzerindeki insanın Kör Nokta Bulucu firmalarda istihdam edildiği o güne kadar bilinmiyordu. Bu firmaların bağlı bulunduğu odalar yeni eğitim programlarıyla daha önce gördükleri fonksiyonun tam tersi yönde kurumlar haline gelmeye başladı. Bakışlarla Şifa, Bakışlarla Gelen Mutluluk, İlişkilerde ve Yaşamda Göz Temasının Önemi gibi isimlerle kurslar ve danışmanlık hizmetleri veren kuruluşlar oldular. Fakat hiçbiri de umulan müşteri porföyüne ulaşamadı. Çünkü onların vermeye çalıştığı hizmet ve eğitim zaten insanoğlunun yüz binlerce yıldır gayet iyi bildiği ve kullandığı doğal bir süreçti.
Bay Senkart’ın iki yıllık tutukluluğunun sonunda özgürlüğüne kavuştuğu gün tüm ülkede bayram ilan edildi. Hakkında açılan davalar otomatik olarak düşürülmüş, şikayetçi olan kişiler yaptıkları hatayı kabul etmişlerdi. Yıllarca dünyadan ve gelişmelerden tamamen yalıtılmış bir ortamda yaşamış olan Senkart, olup bitenleri algılamakta büyük bir güçlük çekti. O artık milli bir kahramandı. Birkaç hafta delirdiğini düşünerek uyumsuz şekilde değişik ruh hallerinde dolaştı.
Olanlara ancak eski işine iade edildiği gün inandı.
O sabah uzun bir aradan sonra yeniden işine gitti. 8.03 asansörünün önünde bekledi. Asansörün önünde kendinden başka kimsenin olmayışı çok ilginç gelmişti. Asansör kata geldi, kapısı açıldı. Yıllardır aynı asansörü paylaştığı insanlar içerdelerdi. Hepsi de ona gülümseyerek bakıyor ve alkışlıyorlardı. Gözyaşları içinde asansöre bindi Senkart. İnsanlar birbirlerinin göz bebeklerine bakmakla kalmamış aynı zamanda birbirleriyle konuşuyorlardı da…

Dünya aynı dünyaydı, insanlar da aynı insanlar… Değişen şey insanların bakışlarının, tüm iyilikleri, güzellikleri ve sevgiyi ileten çok doğal bir araç olduğunu yeniden hatırlamalarıydı. Yasaklarla negatif düşüncelerin, bakışların engellenmesinin mümkün olamayacağı, her bireyin zihninin ve kalbinin temizliğini ancak kendi içsel çabasıyla sağlayabileceği gerçeği yeniden insanların içinde filizlenmişti. Çünkü insanların korkusuzca birbirlerine bakmaları, birbirlerini anlamaları için olmazsa olmazlardan biridir.

:

İlginizi çekebilir